21 Nisan 2010 Çarşamba

annem evde yok!!...


annenin evde olmaması durumu vardır...
bulaşık... çamaşır... odanın toplanması gibi şeyler elinize bakacaktır elbet... bura kadar bişi yok hacı..
daha basit şeylerdir problem.. yani sorunları sıraya koyup çözerken, atlanan ufak işler, soradan problem olur.

bunların en önemlisi biriken ve yıkanan çamaşırlar içinde kuruyan çorapların eşlenmesidir. sabah bütün yapılması gereken şeylerden sonra... çok az zamanınnız kalmıştır, evden çıkmak için... bi anda... ansızın.... çamaşır leğenin yanında bulursunuz kendinizi... basitcçedir... sadece bir çorap alıp gideceksinizdir. lakin, öyle olmaz... envai çeşit çorabın içinden eşlertirme yapmak, bu son anın işi değildir.

bakar...

bakar... bakarsın... tüm çorapların koyu renk olması apayrı bi sorundur.
seçer giyersiniz...

veee...
hiç umursamadığınız bi anda biri çorabınızı görür..
'' aaaa.. yanlış giymişsin' der...
hakkaten bakarsınız... sanki biri çorabın bi teki 256siyah gibi, dururken diğeri 258siyah... gibi durur...
bu nasıl fark edilmiştir başkası tarafından .... ve gerçekten düşman ayağa mı bakardır?...
hatta bi anda dalar ''neden düşman ayağa bakar ki...'' dersiniz...

annenizi özlersiniz... sonra bu özlemi çorap kavramına bağlamanızdan ötürü... kendinizden de soğursunuz...
insan hep çıkar ilişkisimi gözler sorusu gelir akla...
sonra bi çay daha istenir...

18 Nisan 2010 Pazar

BULUT MAKİNESİ


Hammadde temini....
Kütük haline getirme...
Pofuduklama...
Elektrik yüklenmesi...
Suya doyurma...
Birleştirme....

13 Nisan 2010 Salı

Puf Çiçeği...


Hayat, bazen çok hızlı değişir.


Ayro'ya ithafen :))

9 Nisan 2010 Cuma

Gözlemsel Aşk


Sürtünme kuvvetini ihmal edemiyorsak....
Makaralara henüz çalışmayıp, zaten de aslında sınava seneye gireceksek...
Sabit makaraların gıcık yanlarını keşfetmemişsek...


hiç ama hiç farketmez... aşk belkide mekanik bir olgudur...ve bu yüzden herkes çözemiyor...

3 Nisan 2010 Cumartesi

Topal Civciv...


yazılarımın kısmen takip edildiğimi var sayarak, en son basit bir kuluçka makinesi yaptığımı biliyoruz... evet buraya kadar bişi yok
burada son çıkan civcivlerden bahsetmeyecektim...
yani bu çocuğunda tüm işi gücü bu zannedilmesin diyerekten. ama şu resimlerdeki civcivler tam bir vehamet...

olay kısaca şöyle oldu. yeni yumurtadan çıkan civcivler tamamen korumasız ve aciz oluyorlar, malüm.. ama bişey daha var. o da kemik yapılarının oturmamış olmalarını. yumurtadan çıktıktan sonra bi süre yanlız kalması gereken civcivleri ısınsınlar diye, yan yana koymayı marifet saydım... üst üste lambanın yanında bekleşen civcivlerden şu ikisinin ayak kemikleri yanlış kaynamış durumda :S.. :(...
yauvv!... insanın bu kadar zoruna gider mi yahu...
hayır bide böyle bi şeye sebep olmanın üzüntüsü var.

annemle bir birimize bakın, ne yapmalıyız? dedim... yani böyle mi büyüyecek, yoksa acımı çekiyorlar dedim, korkarak ...
napacaz ismail ... sokağa atacak değiliz... diyip çıkıştı... kendimi kötü ve ahlaksız bir ebeveyn gibi hissetmemde buna eklendi, anlayacağınız...

işin en ilginç yanı, bu iki sıpanın diğerleri yanında çok daha sevimli görünmesi... :S sanki hiç biri yokmuşta, bu ikisi varmış gibi... demek, dedim... Allah bunların sevgisini ayrı veriyor...
velhasılı eğer bu civcivler sağ salim büyürse iki tane topar tavuğumuz/horozumuz olacak...
hayatınızda bu kadar sevimli topallık görmediğinize de bahse girerim...
***
onun dışında hayat burda giderek dahada hareketleniyor. bu yazıda, başlığa saygı duyarak, başka bişey eklemlendirmek istemiyorum....