15 Eylül 2009 Salı

Esarete Açılan Kapı



Dün, Çanakkale'nin Biga ilçesinde eski bir cezaevine, ölçü almaya gittik. cezaevi bir kaç ay sonra yıkılacak. Boş ceza evinde, koğuşlardan avlulara geçerken kapılara takıldı gözüm. Mimarlıkta dış mekana açılan kapıların tamamı, yangın kaçış ilkesi gereği dışarı açılırlar. Diğer bir değişle kapıya yüklendiğiniz an dışarı doğru fırlaya bilirsiniz. Oysa cezaevinde avluya bakan kapıların tamamı dışarı doğru değil, içeri doğru açılıyordu. Burda yangın ilk anda önemli belki ama, başka bir gerçek daha var.

Avluya; yani, kısıtlı özgürlüğe ulaşmak için kapının önünde durup, açtığınızda, önce kapının açılması için bir kaç adım içeriye gerileyerek, ancak dışarı çıkabiliyorsunuz.
Hani sanki dışarı çıkmak, o kadar da kolay olmayacağının bir göstergesi gibi. Kapı bile üstünüze geliyor ve sizi içeri itiyor.

Bunun bilinçli yapılmadığından eminim aslında; ama bana hisettikdikleri, avluya dahi çıkarken sizin içeriye ait olduğunuzu yüzünüze vuran şeylerle doluydu sanki orası.

Onun dışında;
Duvara yapıştırılmış posterler...
'Allah kurtarsın' temennili duvar yazıları...
Her yerde var olan 'ağa' ayrıcalıklı koğuşar...
Ağır demir kapılar...
'İnsan minimum ne kadar alanda yaşaya bilir?' sorusunun cevabı 'hücreler'...
Mutfak,banyo ve tuvaletin ıslak hacim olarak 'birlikteliği'...
Ve dahasıyla sevimsiz olan herşey...

Sonra, sanki cezamınızı çekmişcesine;
çıktık, hatta kaçtık...

Hiç yorum yok: