30 Ocak 2009 Cuma

karanlık..gece...siyah..

karanlık..gece…siyah…
Belki kömür ..asfalt..petrol…

Tüm bunlardan kaçarcasına ve ya tahtını kaybedeceği anlayan bir sultan gibi, kral gibi gitmeliydim en güneye
nefesimi tutarak o kadar aşağı inmenin boğan acısı ile haşır neşir olarak gitmeliydim… ama şimdi ufacık titrek bir mum alevi sunan herhangi biriyle ömrümü takas edebilirim… nedendir bilinmez kazıkladığımı bile sana bilirim bu alış verişteki Vericiyi…

Bu Yol Nereye Gider



Yilmaz Erdogan - Bu Yol Nereye Gider by Aluxton

Yükleyen Aluxton69

Bu yol nereye gider...Bir kuğunun boynuna dokunurken... Yol bir yere gitmez İçerde

Düz saçlara uğrar ........Ayak üstü bir akşamüstü......Her plansız ürperişin sonu

Hüsran.......Ve hüsran..........Çok sanat müziği bir kelimedir



Yol bîr yere gitmez........O bir durma biçimidir......Yol yoluyla gidebilir yare....Yoldan çıkabilir apansız

Ve ömür bitebilir yoldan önce........Ama yol bir yere gitmez...........O bir durma biçimidir



Yaşamak..........Hızlı bir ölme biçimidir...........Düşünce ışıktan yavaşsa..........Erken gidilmelidir

Gerdan sözcüğüne..........Bir kuyumcuda da rastlayabilirsin........Bir kasapta da......Kalbin sızlamaz

Bir kuzu yüreğini vitrinde görünce........O bir beslenme biçimidir........Ama korkarsın.......Kurdun sevdiği havadan........Ayakkabı yaparsın yılandan.......Yol bir yere gitmez......O bir durma biçimidir

Her garantiyi istersin hayattan.........Oysa ölümle yaşam arası.......Uzun malum ince bir yol.....Bir yere gitmez

O bir ölme biçimidir.



İyi yolculuklar denmez bir gidene.....Yapılamaz çünkü....Çok yolculuk bir seferde......Yolcu denmez her gidene

Herkes o yolun taraftarı olmayabilir......Hiçbir sürgün......Gittiği yolu sevmez mesela



Yol bir yere gitmez......O bir susma biçimidir.......Soğuk bir taşıtın uğultusunda

29 Ocak 2009 Perşembe

İSTA'M'BUL

Yıllar öncesi... ilkokulun ilk yılını .. kendimin maviş maviş bakarkend ki fotoğrafını hatılıyorum :)...
pek sevmedim fotoğrafları ama yinede çekinmesi şart şeylerdir benim için...

işte o ilk yıldaki kırmızı kurdaleyi yani okumayı sökdüğüm zamanı hatırlıyorum...
aslında biraz geç kalmıştım...belkide sınıfın en son okuyanlarındandım.. öğretmenim artık okuduğuma kanaat getirmiş ki ..benden kurdale istedi... bunun diğer anlamıda ''annenende gelsin'' demekti ...
annem dersin ortasında çıka geldi...
annem içeri girince nedenini bilmediğim bir utanma duygusu sardı bedenimi . ... (tabi ki sorun annem değildi.).. o girince herkes bana bakmıştı :)...
garip bişey demi .... yani bakarsa baksın niye utanıyorsam işte .. gerçi böyle çekince halleri hep vardır çocuklarda ... belki şimdi bile ..

Öğretmenim (Hayrunisa Ağuş....bak adını bilem hatırlıyorum) annemle bişey konuştular sonrada beni tahtaya çağırdı ...
aman Yarabbi !! beynim adeta uğulduyordu ..biliyorum ki bişeyler soracaktı
öğretmen değil bişey sorması..adımı bile hatırlamıyo gibi oldum... kara tahtanın (bizim tahtalar yeşildi..:P ) önünde durdum ..biraz etrafıma baktım...
ve adımı yazmamı istedi... aslında adımı yazmamı istedimi bilmiyorum...yani tam hatırlamıyorum ama galiba istemişti..bende bi solukda yazdım..kim bilir belkide bi solukda yazdım diye bu an biraz silik beynimde...
..ve bişeyler daha söyledikden sonra .... bir kelime daha yazmamı istedi... artık kırmızı kurdaleye çok yakındım... gerçi çokdan almam gerekirdi ... ama olsun geç meç yaklaşmıştım kurdaleye ...
''İstanbul'' dedi öğretmen....
ben elimdeki teperişe baktım ... boyum okadar kısaymış ki anneme adeta ulu bişeye bakar gibi baktım...
annem bişey demedi sadece gülümsedi...:) sonra öğretmenime baktım... ve onlar yine kendi aralarında konuşmaya başladılarken...tahta ile ben yine baş başa kaldık. Sınıfa arkam dönük olduğu için arkadaşlarımı göremiyordum ama onların tamamı bu seremoniyi bildikleri için beni dikkatlice inceliytorlardı... bundan emindim...
..
tekrarladım...İs...ta...bul...- İsta..mm.bul..- İsta..nn..bul...- İs..tam..bul
ve yazdım..... İSTAMBUL.... :)
...
öğretmenim görünce bişeylerin ters gittiğini anladım ama ..O üşenmeden tekrarladı...
İS..TAN...BUL....
tüm hatıralarımı o günde bırakırsak..ve bu kelimeye yoğunlaşırsak

öylece bir kelime olmadığını ...hayatımın 17 yılı geçirdiğim memleketimden sonra ...hatta çoğunu hatırlamadığımız ilk yedi yılını saymassak 10 yılını geçirdiğim Adana'mdan sonra ...yine 10 yılını geçirdiğim bir İstanbul var hayatımda... belkide memleketimin on yılına buranın 3 yılı denk gelmeye yeter .... :S
bu şehir beni sevdimi bilmiyorum... ben onu ne kadar seviyorum bilmiyorum...
ama bi bağ var aramızda ..daha üniversiteye geldiğim anda anladığım bir bağ...
o tahtanın önünde kurulan bir bağ...
eveet belki komik gelebilir sizlere ama ....
daha okumayı yeni öğrenen bir öğrencinin ilk resmi kelimesini yazdım ben ...



İSTANBUL....
ilkinde yanlışda olsa ikincisinde gayet doğru yazdım.. kurdaleyi yakama iliştirirken...
''kendi kaderini kendi yazan bir öğrenci'' olduğumu yılar sonra anlayacaktım...
şimdi düşünüyorum... sanki ..öğretmenim Adana yazdırsaydı...yada Ankara... kim bilir belki Fransa deseydi... ben yine kaderimi yazcağıma nedendir bilinmez
eminim.... :)

28 Ocak 2009 Çarşamba

Birşeyde gözünüz kalmasın ....

büyük konuşmayacak okur....
valla bak ..herkes bilir ama ben yine hatırlatayım dedim yani...

şu aşağıda adı geçen mim'i yaptım... o kadar laf ettim... rotringe kalemime... yok önceden ..0.9 du artık 1.0 yapmışlar değiştirsinler... şuydu buydu....
bugün şantiye ye gittim 3 ssaat süren bi dizi toplantı yaptık..okurcan varya ..yat kalk şükret haline kabus gibiydi valla.... ha bide ...şöyle çok çok alakalı olsam işle nerrrdeeee!!!
ancak bi işe yarıyo gibi ara ara fikir falan beyan ediyorum ...ama can alıcı noktalarda yapıyorum ki ...herkes konuya hakimim falan sanıyo:)... sonra 20 dakka kestiriyom :P.... duruyorum bi süre sonra tekrar bir cümle kuruyom devam... ofisde otura otura siyaset öğrendim resmen... :)

bizimkier 18 metrelik bir bina dikiyorlar... koca koca kolonlar iş bayağ iyi aslında ve ilginç...
bu sırada fikir alış verişi yapıyoruz ... işte tam o sırada inşaat mühendisimiz malzeme siparişi veriyo bana ...göyaaa satın alma yapıyom ya...
resmen oyun oynuyom ofiste.. sen koca koca projeler çiz ...maketler yap... sonra gel yok bi araba kum... beşyüz tuğla ..demir ...şu bu satın alması ile uğraş :) gerçi iyi oluyo kafayı çok yormama gerek kalmıyo.. zira şantiye çok yorucu oluyor...
neyse işte...tam o sırada
bizim muhendis
vayyy... ismail bey kalemiminizde çok güzelmiş... :)...diyi verdi
bende kalemlerim için bu lafı duyarsam... yaa o kalemi hemen böyle diyene veririm.. yada artık kaybolmasını ..bozulmasını falan beklerim.. tecrübe ile sabittir okur... o kalemden daha hayır gelmez :)
..
dedim bari bozulmasını falan beklemiyim...verimde hayrını görsün ...:(..
tam o sırada bu mim konusu geldi aklıma.... eee sen böyle şikayet edersen 1.0 kaleminden... zaten ondan daha hayır görezmessin.....
.... en sevdiğim kalem yok artık okurcan anlayacağın ....
aman beee herkesin niye gözü kalemimde kalır ki... üffff!!!

27 Ocak 2009 Salı

1.0 kalemler....


bir mimlenme daha gördük....çok şükür ne diyelim..böcüğe teşekkürler...
..ürün mimi kendisi..
..
hemen diyi verim mim konu mu.. kalem
geçenlerde bi kalem alayım dedim... mimarlık gereği midir nedir böyle bi kalem alınca ...bi gönül bağı oluyo kalemle aramızda... hatta duruyom..kalemi alıyom elime...elimde gezdirioyrum ..her basmada çıkan sesi beynimin tüm duyduğu kalem sesleri ile eşleştiriyorum.... en çok sevdiğim kalemle arasında ortak özellik bulmaya çalışıyorum ... böyle bi halde bi kalemi zar zoruna alıp onu kolay kolay bırakmıyorum..sanki arkadaş seçer gibi... dost arar gibi...markasının yada .... rengin gibi bir takıntım yok ama ..ne gariptir onu alırken ki bağlılık duygusunu yaşamam gerekiyor yoksa alamıyorum
..abartıyor muyum.... hayır aynen böyle oluyor valla ...hatta bi dolu kez kalem alamadan gelmemin sebebide bu...
.
geçenlerde de bi kalem alayım dedim... kurşun kalemlerim hep ...0.9 mm dir... en iyi ihtimal 0.7 dir... mimarlar portmin kullandığı için kalın uçlu kalemleri daha çok seviyo sanırım...
neyse bi gittim.... rotringin 1.0 mm kalemi çıkmış...dedim ki .... 0.9 yok mu? ..
artık bu var dedi satıcı...
bende dedim ki ...tüm uçlarım 0.9....bunu alırsam bi dolu iş... çünkü evim..ofisim... çantamın heryerinden aynı uç çıkar...
demesin mi... bunla o aynı ... ????!!!
nası yani dedim.....
ikisi aynı şey dedi....
0.9 kalem aslında 1.0 imiş en baştan beri yani...
aman Yarabbim ... demek ki bizi bunca zaman kandırmışlar...
..
şimdi sen diyon ne var yani bunda diyeee ..de mi :) ah beee...
bunca zaman... aldatılmış olmak ne kayıp...hemde en önemsediğim şeylerden biri üzerinden
şimdi ben... 0.9 kalemimi geri istiyorum....
1 den küçük olan... ilk okulda uclarını kırıyoruz diye sadece onlar alındığı .. tüm anılarımızın sindiğini o kalemi istiyorum...
biri duysun sesimi... rotring 1.0 dan nefret ediyorum...
bu ürün piyasandan çekilsin hatta... zaten sadece üzerindeki numarayı eskisi gibi basacaklar..
iş mi yani bu... :)

26 Ocak 2009 Pazartesi

İlk mim....

hmmm.. ilk MİM... fıkra severlere tarafından gönderildi ....
hatta mim nedir... ne işe yara falan diye sorduğum sorulara bile cevap aldım ... :) ayrıca teşekkür ederim....
mim şöyle efendim .....

1. Yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blog sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.

..
ilk maddeyi yerimden kalkmadan yapıyorum... veeee bi sözlük oxford türkiye....
ingilizce ile aram hiç iyi olmadıhı halde bu kitabın bu kadar yanımda olmasına şaşırdım...açıkcası bu mim bayağ sorgulattı hayatımı...:) demek hedefleri yerine getiremesekde onları hep yakında tutuyoruz..entersan...neyse işte...
161. sayfa satır beş

''darkness.. karanlık..
We sat in complete darkness,waiting for the lights to come back on '
'

işte böyle arkadaşlar....
mim'de arkadaşlarınızada gönderin der ama ..bugün havam yok :( göndermiyecem umarım mim'in ana ruhunu bozmadım ...neyse işte ..böyle...

hakkat yav.. en yakın kitap ...en sevmedim ingilizcenin sözlüğü ...
nasıl bi hayat bu Allah'ım :)

25 Ocak 2009 Pazar

YAZI-TURA...


bu sonunu önceden tahmin ettiğin bangır bangır gelen bi kitabın hüzünlü sonu işte...
her kim yazmışsa...sen seksen kerede okusan bi halt olmaz...:S
kavuşamıyor..... çocuk savaşta ölüyor... o da olmadı..zaten her yerde verem mikrobu...
anla beee!! ..
biri olmassa biri ..çoktan seçmeli kötü sonlar varyasyonu... yok işte mutlu son...

zaten kader ne ki (Allah'ım affet)....
yazı-tura.... gibi bişey belkide...
atıyorsunda o parayı... bir değil ..iki değil ..üç değil belki on kere tura derken her seferinde yazı geliyo aptal şey...


hayatta hep bir kaybetme ağırlığı :/... bari dik gelme amortisi olsunda en azından bi daha atılır.....oda yok elbet :S...sahi dik gelir mi hiç .
bi atıyon yanlış iş...
bi atıyon yanlış sehir....
bi atıyon yanlış erkek/kadın...
ne bu beee....hııı!! ne bu böyle...
bi kere tura gelsen ölün mü... hani ikiyüzlü idin...iki yüzlü alçak para ..diğer yüzünü niye hiç göstermiyorsun...
...
.
.
sonra durulursun.. onbirinci kez atmak için...parayı ve dersin ki...'' laannn bu kadar yazı geldin bu sefer istediğim tura gelsin'' ne abuk bir matematikdir ki ... onbirinci paranında yazı gelme olasılığı yine %50 dir...:(..sanma ki kayırılacaksın yani....
on kere kötü gelmesinin bir telafisi adına tura gelse ne var sanki...yav bariii %51 olsun ..

değil 11 ...111 de atsan
yazı ulan ...yazı atıyon beeee!!!

23 Ocak 2009 Cuma

Tavuğunuz Ne Zaman Yumurtlar :) -1

Zannedersem kümes hikayelerimden başsetmişimdir
Yoksa!!…bahsetmedim mi…. Ahanda bahsediyom o zaman…

Bu hikaye galiba… dedecağızımın bana minik bir kuzucuk almak istediği zamana dayanır…:/ anacığım aldırmamış tabi adanada bakamayız diye (kendisi benden çok sevmesine rağmen) …duymuş olsaydım ozaman gece gündüz zırlar aldırırdım.. :)



Kümes diyorduk laf kaynadı…
Uzzuunn zaman önce ilkokul 5 deki garip tavırlarımdan biri geldi aklıma …..
Efendim..benim memleketimde kümesim vardı ..öyle hemen olmadı tabi defalarca eve pazardan alınan civcivleri taşıya taşıya oldu bunlar (o zaman renkli civcivler yoktu)

..ne garip bişeydir ki… taaa kendimi dahi bilmezden evvel hayvanlara karşı hep bi ilgim oldu…kümesin yapımına nasıl sevindiğimi… ilk civcivlerimi… hepsini geçiyorum hepsi ayrı ayrı dünyaları bana sunulmuş gibi sevindiğim ayrı olaylardır… :)
Bi kaç sene içinde hiç büyütemediğim civcivlerimden sonra-hepsi ölüyordu :S- babam bana tavuk alınca sanki ben büyütmüş gibi sevinmiştim…
Öle sevindim falan filan diyom ama tam zulmdür kümescilik … ara ara yumurtada almaya başlayınca zulm biraz azaldı… . Böle ağzım kulaklarımda dolanıyorum….

Sonra bişi fark ettim hemen matematiğe vurdum hergün yumurtlayan tavuk arasıra günü es geçip ertesi güne sarkıtıyordu (bir tane yumurtlayan vardı zaten o an) …
Ben naptım… doğru annemin yanına

sordum niye bunlar böyle ara sıra tökezliyorlar diye zaten annemin bilir kişi olduğunu keşfetme yıllarımda tam bu dönemdir…zira bide tavuklar kadar sevdiğim bahçem var …annem o konuda da süperdir her şeyi ona sorardım..neyse işte
Anne dedim .. bugün yumurtlamadı bu tavuk
Annem hemen çözümü buldu
‘’Sende bak bakalım ne zaman yumurtlayacak ?’’
O anda kafamda koca bi soru işareti…’’bakmak mı’’ ..’’nasıl’’
Tabi hört diye sordum ..nasıl bile biliriz diye… tavuğun içine ultrasonla bakacak değilsiniz ya :)
Annem istfini bozmadan anlattı… parmağını tavun kıçına sokarsın ..yumurtaya nerde deyerse ona göre tahminde bulunursun
…hönk????..nası yani…. Tavuğun kıçından içeri parmağımı mı sokacam… dedim… annem aynı sakinlikle anlattı bişeyler ….toroslarda kümesler içinde büyümüş bi kadın olan anacık… ne kadar anlatsada bişey olmaz desede…. İğrenç bi iş olduğu için tırstım :)
Ama hatta dedim iğrenç bişey bu diyede… oda …’’eeee yumurta da o iğrenç yerden geliyo sabahın köründe samanın içinden arayıp buluyorsun ama’’ ….dedi
..
önce bu tahriklere kapılmadım sayın izleyici…. Ama merak bu…derler ya
Ya meraktan ..ya meraktan ..gelir insanın başına diye…
Lann dedim ..zaten yumurtada aynı yerden çıkıyo-anneye hakverme durumu- hem elini yıkarsın bi kere dene diye..:)
Neyse işte lafı uzatmiyim
tavuğu yakaladım…bide kümesin içinde yapıyom ki kimse görmesin :).. (kendimi sapık gibi hissettim bak:P)
İlkokul beş..yani yaş 12 falan…binbir iğrençlikle parmağımı soktum :S…:/…
öhhööhhhh yaniii
(sonradan bu hareketi okula giderken gözüm kapalı bile yapacak kadar alışkanlık haline geldi ya neyse :))
..
Hesap ediyom hayvana acı verir mi diye ama …yumurta çapı ile benim minik parmağım arasında bi oran bile kurmaya gerek yoktu yani…
İlk deneme mi yaptım veeeeeeeeeeeeeee
Hemen anneme koştum :) nasıl anlatıyom ama … şöle yaptım ..böle soktum…böle ettim (sanki bi p.k yapmışım gibi)… görseniz oracıkda heycandan ben yumurtlayacam… o derece yani…
En sonunu şöle bağladım….anne orda yumurta yok :(…
Hakket diyom haaa… yumurtaya falan parmağım deymediydi…

Annem yine istifini bozmadan :)…. ‘’Yeterince derine sokamamışsın demek’’ ..dedi…:P
Yuhhhh!!! Dedim …bu annelerde her şeyi biliyo yaaaa
Neyse işte… böyle bi iki sefere denemeden sonra yumurta yı buldum…dünyalar yine ve yeniden benim oldu :) (ne salaklık şimdi düşünüyorumda) zaten yarın yumurtlayacak niye böle heyecan yaptıysam hiç bilmem…
…daha sonraki zaman dilimlerinde ise yumurtanın tavuğun k.çına uzaklığına bağlı olarak kaç saat sonra yumurtlar sorusuna bile cevap bula biliyordum :)…ve elbet tutturuyordum da ;)
..

Evet benim neslimden ziyade 60-70ler belki bu tip şeylerle büyüdü ama bizde ..heleki şehirde pek olası değildir bu...

Kısaca tarif edip bitiriyorum….tavuk usulca kovalanır… bu arda bi iki keskin hareketle horoza göz dağı verilir :)… tavuk yakalanır …k.çındaki tüyler yukarı kaldırılır ve tercihen o meşhur orta parmak yavaşca sokularak ..tavuğun için şöyle bir taranır… yumurtaya deydiğiniz uzaklığa göre yumurtanın gelme günü/saati tahmin edilir… ..parmak çıkartılır … parmanızdaki kaba pislik (varsa) tavuğun orasına burasına silinir..:P… tavuk bırakılır .. :)
Çok iğrenç görünsede aslında …tavuğu parmaklamakla… pis bir yumurtaya dokunmak arasında bi farkda yoktur
..

Ne öğrendik ….
1-tavuk parmaklıyan biri görürsek neden parmakladığını.. :)
2- yumurtaları kesinlikle yıkamamız gerektiği
3- annelerin her şeyi bildiğini..
4-tavukların bu işlem sırasında canlarının yanmadığını…(ama belli süre sonra kümese girince size artık farklı bi gözle bakıyorlar :P..)
..
İşte böle ne zaman lazım olur bu bilgi size bilmiyom ama…benim için değerli bir öğretidir. ..beleşten paylaşim dedim... tepe tepe kullanın arkadaşlar
(var ya böyle bilgiyi arasa bulamaz bu insanlar *)
( yaaa bu çocukta okunduğunu sanıyor hala..yazık!! **)

*iç ses…
**daha iç ses…...:P

Ne'm var



Pürüzsüz bir gecede .. Ay'ı kalemimizin silgisiyle silsek ...yıldızlar ne kadar aydınlatır hayatımızı….



İşte her insan o yıldızlar kadar … sonsuz ve sınırsız uzaklık ilkesi ile yerleştirilmişler hayatımıza… kahrolası bir ışık ararken ve buldum diye sarılırken.. kez ve kez yok olan o şey…

!!

O ney?....

??

Bilmiyorum sahiden…

O ney?...

Şimdi gözümü kapatıp yıldızları da yok saymaktan başka ne’m var…



22 Ocak 2009 Perşembe

Kör eden aydınlıklar..zifiri karanlıklar



Neden her şey siyah yada beyaz olan bi dünya çabası içinde kavruluyoruz….

yazı yada turayız….

gece ya da gündüzüz

dua ya da bedduayız

hep anlayışlı ya da hiç anlayışlıyız

kış ya da yazız

yanlış ya da doğruyuz

hepiz ya da hiçiz

sevgili ya da nefretliyiz

ABD yada Rus destekçisiyiz…

??

!!

Peki ya ..anneni zıddı ne …. Ya da ağacın….. ya da sevgilinin…

bu final maçı mı …beraberlikten sonra uzatma olmayacak mı

dik gelmek, uzlaşmak, ilk bahar, ikindi, hayırhah, elçi …

terazi hep bir kefesine meyil edecekte... biz bunu anlamayacak mıyız

alıcı/satıcı kazıklandığını yada kazıkladığını mı sayacak…

nerdeyiz

biz neyiz…

nasılız…

niyeyiz…