31 Aralık 2008 Çarşamba

IVIR ZIVIR HABERLER-2...:) ÇALINAN GEYİKLER


asparagas haber servisi iftira'yla sunar ..:P
..
yuh artık diyorum bu kadarda yapılmaz ...sayın okurlar


ahanda geçmiş olduğumuz yılbaşı gecesinde ...muhtelif ecnebi memleketleri dolana dolana kuzeye kutuplara doğru ilerleyen noel dayı ... memleketimizden geçerken... geyiklerinin ikisinin vurularak kavurma yapıldığını iddaa ediyor....ve ilk mesai gününde bizi avrupa insan hakları mahkemesine verecekmiş...
çok da tınnnn...


(sunucu dellenir)
özür ama yuh diyorum....okurlarım iyice yam yam yapmış bu noel dayıda bizi.. napak biz senin bilmem kaç yüzyıllık geyiğini bizde seni Antalyalı diye bağrımıza basıyoduk...bu habere devam edemiyecem dayımız çok içip cozuttuğu açıkca görülüyo... zaten çok istediğim ferrariyi yine getirmemiş... :S

..
(diğer habere geçilir)

şimdide ...tek eli ile amuda kalkarak yürüyen ve aynı anda flüt çalan 12 yaşındaki evladımızı gines rekorlar kitabına baş vurusunu ve bunun haklı grurunu paylaşacağız ....
?!
?
?

hönk...haklı grur mu :)

IVIR ZIVIR HABERLER-1:) (YENİ YIL)


sayın okurlar,
asparagas haber servisi iftira'yla sunar ..:P

yeni yıl ...diğer yıllara oranla daha verimli ve gün ışpığından yararlanmak adına...
31 ağustos gece 01.00 da... 5 aralıkğa alınacağı söylendi ...

yetkililer bu uygulama ile ilgili olarak açıklama yaptı
'' hedefimiz 365 gün olan yılı 265 gün yaşayarak her 3-4 yılda yeni bir artık yıl elde etmek ...zaman çok değerli onu bi şekilde çoğaltmamız şart oldu ..bu artık yıl herşeyi çözecek..herşey o kadar hızlandı ki... buna ayak uydurmalıyız bi yıl için 365 gün çok fazla ''
ve matbaacılar açıklama üzerine sokağa döküldü ;
'' bunu bilmiyoduk ..biz tüm ajandaları tam bastık zararımız ne olacak , yetkililerden yardım bekliyoruz '' ..dodi...:P
ve sayın seyirciler önümdeki mail lere bakıyorum ...bi vatandaşımız ''bizim şehrin kurtuluşu eylülde; biz ne kutlayacağız'' diye haykırıyor adeta...
..ilginç bi uygulama
!??
?!
neyse bizim maaşlarda gitti biz bişi diyok mu .:( ..
ama bunlar birlik ve beraberliğimizi bozmamasını umarak
yeni yılın size iyilik ve güzellikler getirmesini temmenni ediyorum... her nerde okuyor ve takip ediyorsanız ...
he..he..

hayy saçınıda cildinide .....


bu anneler yok mu :S... hangi sabah programından öğrendiyse... saç dökülmesine ve cilt için çok çok yararlı ?!.... bişi öğrenmiş...
süt içinde yaş mayayı eritip içiriyo...
nası bi tat Allah'ım bu :S....
ööğğhh!!!!

30 Aralık 2008 Salı

İnsanlığın abaküs aynası



genel olarak insanların mutsuzluğundan yakına biliriz...

düşündüm..
aynalar ..herşeyin aynı derinlikte simetriğinide var eder..

hayat tam olarak da öyle aslında ....

ağaç ne kadar dallı bu daklıysa o kadar kökü vardır ..toprak onun için aynadır...
ne kadar kazanıyorsanız o kadar harcıyorsunuz.... maaşınız/geliriniz harcamanıza aynadır...

ve insan ... ne kadar mutlu ise okadar mutsuz olması zorunludur... ne kadar yükselirse o kadar düşer... ne denli biliyosa .... hataları o denli acı olacaktır ... bugünümüz yada yarınımız değil aslolan :S toplam değerdir....
oda hep ''0'' (sıfır)'dır.... ve bizim aynamız ''zaman''dır
bugün başka yarın başka... ama toplam zaman sıfırdır...

en büyük zaferleri kazanan komutanlar en yakın silah arkadaşlarını cephede bırakır..
nükleer enerjiyle destanlar yazan bilim insanları kanserden ölür...
dışarda en güçlü sandığımız kişiler evlerinde mutsuzlukla boğuşur...
Peygamberler bile zamanı ve insanlığı değiştirirken hor görülüp öldürülürler....
Kays ne kadar mecnunsa Leyla'ya o denli hüzünlüdür :S


olmadı inanmadınız mı ?
kayaları düşünün..çakıl taşlarını ..
.sizce ne kadar mutlular (sıfır) ....ha işte o derecede mutsuzlar(sıfır)... toplamı yine sıfır.... sanmayın yaşayanlar farklı ...
kimseler üzülmesin ..inşllh...

yeni yıl mı dediniz.... hmm.... kutlu olsun ...

sende sar sar.. bir kenara sar....


evett... bu ankara işi olmadığına göre artıkın teleşa gerek yok ...buralı kaldım gene.. sağlık ola....:S
bari dedim şu bin bir zahmetle başladığım ebru (telafuzunu epru diye yapasım gelir hep :P..) için fırça sarayım.. aslına bakarsanız o kadarda kolay değil ha... ne uyuz bişi bilemessiniz ....

aammmmaaaa ne yaptım...
saolsun babama öğrettim o sarıyo şimdi...bende yazıyom :)...
babalar hiç büyümeyen evlatları için en abuk sabuk işleri bile yapmaya hep devam ediyolar ..bugün bi kez daha fark ettim bunu valla....
yo yooo ...öle değil yani kaytarma değil bu.. babamla iş paylaşımını seviyom... o çok sabırlı biri,becerikli ve bişeylerle uğraşmayıda seviyo ben de onun bunu yapmasına yardımcı oluyom sadece...mutlu oluyo bende öle...
aha çağrıyo ..du bakem
..
..
.

(üç dakka sonra)...
:).. düğümü kaçırmışta onu yapmaya gittim.... fırçanın misinayı kestim yanlışlıkla . tekrar sarıyo .... böle böle 15 fırça daha saracaz... daha boya hazırlığı var .... boyaların 15-20 günlük terbiyeleri.... ohoooo oo...
bi sürü iş valla...
....
Ankara sana mı gelsem çok sıkılacam burda... hem görecek isteyeceğim kişiler var :(.....

muavin kimdir ..neye denir.!!!



evet halk otobüslerindeki muavinler.. özellikle de benim bindiğim
cevizlibağ tuzla arabasındaki ..muavin abilerimiz!?....
kendilerine sevgi ve saygıları sunuyorum ?!....
yok yok bu blog yokkende sevgiyle anıyoduk kendilerini...
kendilerinin karakteristik özellikleri olduğuna artık tamamen kanaat getirmiş durumdayım...
yani neredeyse bi testle falkan alıyolar diyecem :S....
  • ilk karakteristik özellikleri kendilerinin ..(elbette genel olarak) asabi bi tip olarak her an birilerine bağırma, tersleme ve gıcık gitme yetilerine sahip hissetmeleridir...... yani bildiğin tetikde adamlar.... tamamen dejenere olmuş bi asabiyet katsayıları vadır yağmura mı .kırmızı ışığa mı.. otobüsün tekerindeki hava basıncına mı neye bağlı olduğunu bilmediğim bi sinir yapıları vardır ki hiç tutturamassınız..
  • ve yine bu genel kanıya ek otobüsün doluluk oranına bakmaksızın ''ilerleyelim efendim'' li cümleleri..yani bi önünüzdeki ile çok afdersiniz akraba olmanız an meselesi iken ..ki bi önünüzdekininde aniden dönerek sizi terslemeside mümkündür.-üstüme çıksaydın diyerek-....durmadan ilerlemeniz yönünde direktifler vererek sizi ve ortanmı gererler....haaa... zannedersem atladım ..otobüse bine bilen şanslı azınlık olma başarısını gösterdikden sonra oluyo bu olaylar ...
''ulan yer olsa zaten ilerleriz'' diyen birileri çıkar mutlaka...burda 'ulan' lafı çıkarsa hakkat sabah sabah bi karşılıkllı muavin -yolcu atışmasını zevkle izleye bilirsiniz...:)

  • ve elbet orta kapıdan binenlerin bekcisidir her muavin ...bir yanlışı ve geleceği düzeltme çabası ile orta ve arka kapıdan binenlerin para ve pasolarını uzatmasının erdemliliğinden falan bahseder :)...birileri paso uzatmadı diye...işte biz adam olmayızdan ..AB ye bile giremiyeceğimize kadar laf getirirler..gerçekten yeterli paso ve para gelmesse bi daha almayacam havası sarar otobüsü....
enteresandır

  • bugünlük son bi özellikleri şöforle çok enteresan bi biçimde göz göze gelmeden ve hatta ses bile çıkarmadan ..konuşmalarıdır..daha doğrusu anlaşa bilme kabiliyetleri
...valla bak sallamıyom ..kaç kez gördüm muavin sana bakıp bişey söylerde kendine sanırsın..meğer şöforle konuşur ..
sonra bakan hiç konuşmaz şöför bi soruya cevap verir gibi muavine bişi anlatır.... muavin susar şöfor başka soruya ve konuya geçer.....:)
velhasıl muavin diyip geçmeyin... özel insanlardır ...
muhtemelen büyük şehirler büyümeye devam ettikçede yok olmayacaklar ....
..
ah bi arabam olsaydı ..uzak denizlere yol alsaydı...:S

29 Aralık 2008 Pazartesi

kar küreyen görünmez kadınlar...


istanbulda kar yağıyo.... :)... kış geldi ..yarın yollarda kapanır ama heç de umrumda değil açıkcası ...
o değilde gelirken fark ettim ...yer daha yeni yeni kar tutyordu... bi kaç santimlik bişey vardı..
bayan ayakkabı izleri ve elbet erkeklerin ki de vardı..
neredeyse tüm bayan ayakkabıları ardında bi sürüme izi vardı ( şekilsizdi yani) ...
sanki bişey den bıkmışlar gibi... artık zorla yürüyolar ..yada zorla itekleniyolar gibi.. çok fazla olmasalardı fark etmezdim okuyum ...biraz aceyibime gitti... dedim bu kadar mutsuz kadın yoktur umarım çevremizde ....
erkekler mi :)...
maşallah hepsi adam gibi basmışlar
..böle böle ... izler vardı yer de :P..
hepside gayet net ve temizdi...
gamsız erkekler ne olacak işte .... :D... hiçde öle bi yıkılmışlık falan görmedim...
bi ara durdum karın altında, kendi ayak izime baktım :D... bendeki kilo ile nere bassanız iziniz kalır zaten...
çok şükür öle bi bıkmışlık havası sezmedim ayak izimde (çaktırmayın çok az vardı ;)..) ..sanki kişilik okuyom bi ayak izinde yada fal bakıyom
..hemde soğukda karın altında ...töbe töbe....
sonra çok saçma geldi evime girdim...:D

Bİ ANKARA DAVETİYESİ ARARIM KENDİME ... AHH BU ŞEHİR... HEP BENİ ÇEKECEK Mİ ARTIK...


(Bİ FACEBOOK MESAJI )...
dicle... lütfü..osman..tamer ..zehra ya gönderilmiş alfabetik sıra esas alınmıştır:)...

diyeceğim o ki... yılbaşında kaçıp gelsem bi günlüğüne bişiler yapar mıyız... burda canım sıkıldı iyice... yoksa bi yerlere gidiyonuz mu...
bizim çocuklar bayağ dağılıyo kendime bi yer arıyom bunuda en olağan yeri kuzenler yanı diye düşününoym... tabi biraz erken çıkabilirsem.. :S..
..
yokse deyzeoğlu yılın başıda bir sonuda bir mi diyonuz ..ne diyonuz kardeşim siz...(burda dellenip bağırır iso..:)..).
..
yada işimiz olmaz herkes başının çağresine baksın mı diyonuz ....
bir çığlık atasım geldi...
zira bi dolu daha olasılık geldi aklıma.. hepsini yazmaya zorrunlu hissettim yıkıldım ama gerek yok... :S..
tamamdır galiba .. bir abukluk havası yeterince hissettirdim ki buda burda ne kadar sıkıldığımı gösterir....
nani naniii......

zehra sende gel...
nasıl mı gelecem dedin ..atla gel kızım trene ... ne yani sen yaşında millet dünya turluyo... bende gelmem gerek ama...ben gitmessem ankaraya sende gitme kıskanırım vallla...
zabıtaaa.... ankara zabıtalar eylem yapacakmış (sallıyom).. güvenlik şart... sende gel...
lütfü ile abimi saymıyom... onlar iş adamı.... gönülleri bilir...
..osman sana özelden ayrıca mesaj atarım bunlar herşeyi öğrenmesin ...:)..
ikizlerin anasınıda görürüz belki...yabancı damatıda görürüz...bize balık tutar belki... belki selumumde olur ..belki başka bişey...
anaaaa belkide osmanla dicle arkadaşlarınızla takılırsınız... hmm... neyse ney işte.... bilemem ..
ben diyeceğimi ortaya dedim... isteyen alır istemeyen... :D
sende gel dilber hala... senide çok özledik..

durun duvarlar gelmeyin üstüme ... bişi yazıyom şuracıkda...
..
daha fazla yazamıyacam ... duvarlar çok yaklaştı .... :(...
hepinize sevgiler....
bu mesajı zihnimin zor durumda geçirdiği günlerin alameti olarak tarihi kayıtlarda yerini alacak ve kendi kendini imha etmeyecektir....
hepinizi seviyom....
hadi grşrz... bi zaman... bi yerde..
bye...

kabiliyet

bu blogda bi gariplik var
yazamıyom....:S... yönetemiyom..renkleri düzenliyemiyom...... yılbaşında noel babadan kabiliyet istiyom... :(...
ulan herşey yarım yamalak....

pazartesi..yaşasın bayılıyorum bu güne :S...


neden sanki pazartesi var ki :(....
bu kadar mı olur yani ..iş güç stres tam sendrom yaaa....
bu güne böle özel bi ad seçmek gerek...farsça ..latince, ingilizce ..kısaca herşeyce olabilir bi ad ama mutlaka her iyi..en iyisi ..süper bişey anlamında olmalı yoksa bu günü bu iğrençliğinden kurtara bileceğimizi sanmıyom..
hatta yılın her pazartesisi için başka bi ad olabilir.. hem haftalarıda takip edebilir özellikler yükleye biliriz...mesela hangi haftadayız..
şirince hatfası..
günışığı hatfası ..
leyla haftası..
tatil haftası...
üzülme daha kötüde olabilirdi hatfası...
ne bilem bi dolu isimle karşılana bilir hafta...ama yok öle değil...kısaca ''pazartesi'' diyoz...
yine pazartesi..
hep pazartesi..
sendrom günü var ya haa işte o pazartesi ..pazar tatilinden sonra gelen gün..
sınavların olduğu, işin başladığı, telefonarın susmadığı, trafiğin tekrar felç olduğu işte o gün ..
baksana Okurcan hiç iyi bişi diyemedim tanımlamada
senin pazartesinin iyi geçmesi dileğiyle...:(..
yılbaşı tatili gelde ankaraya gidem :)

28 Aralık 2008 Pazar

SİL BAŞTAN.....


..izleyenleriniz vardır mutlak bu bi film adı
Jim Carrey oynamış ,burda anlatacak değilim ama Okurcan ..hakkat iyi bi film yapmışlar ... kurgu süperdi...
silmek....
yok etmek....
değiştirmek....
hepsi bi o kadar yalan gelen, hatta imkansıza yakın şeyler ama insan istiyo biliyo musun film deki gibi olsun herşey...
gerçi bi yerde silmek varsa.. yapmakta vardır..... iki yüzü olan para gibi yani...
şöyle düşünün istemediğiniz bir anı..anıyı siliyorsunuz...işte bu mutluluk satın almak demek yada en azındna mutsuzlukların giderilmesi anlamı taşır... yok öle bişey diyesiniz geliyor mu ..
diyin o zaman...:S...
herşeyin kontrolden çıktığını görür gibi oldum.. hani ekmek alır yada su alır gibi... anı alan insanlar ..
mutluluğu iki bilgisayar tıkına endenksleyen insanlar ... gerçi şimdi yaptığımızda aynı ..bak işte tıklıyor duruyoruz orda burda .... habire bi arayış ...
nerdesin ..ne olacak ..nasıl olacak soruları ...Yaratıcıyı düşünüyorum sonra- ki dindar olma eğilimim hep olmuştur- bu kadar beleşe herşeyi verecek değil diyorum sonra ...
bu filmden bahsettiğini hatırlıyorum... sende izlemiştin... :(...
şimdi ödünç hafızalarla uğraşıyorum... yeni yılda geliyor zaten herşey fazlasıyla yığın halinde bana kalırsa ..silmek bile istesen galiba film deki gibi tek tek değil bi ömrün bi kısmını gümletmeli..
az daha unutuyordum ... film için teşekkürler Bulut...:(
'unuturkeni' anlattan bi film bu kadar hatırlata bilirdi....

26 Aralık 2008 Cuma

ÖZLEMEK....


bugündü...:( memeleri yere kadar sarkmış
sevimli bir inek gördüm...
birden dönüp bana baktı...
kusura bakma ama sen kadar güzel bakıyordu... :(...
..

25 Aralık 2008 Perşembe

tavuk..çiftçi...yumurta..dost...sevgili...değişim...ALTINEGİ.


yıllar yılı okutula gelmiş bi hikayedir....
altın yumurtlayan ''tavuğu kesmek''
ilk okul 3 müydü 4 mü..sizce bu hikayenin günü.... çocukken bile okuyunca ...
vayy!! salak çiftçi demiştik ..evet bu konu da enteresan olup öyle elin çiftçisini salaklıkla suçlayacak bi durum yok bence....:)
peki sizce...
çiftçi haklı mıdır....
yaptığından pişman mıdır...
bu ayrı bi salaklık mıdır...
çiftçi bugün olsa aynı şeyi yapar mı ...
tamam konuyu iyice sulandırmıyorum çünkü burda önemli bi olguyu açıklamakda kullanacağımız bi hikayeyi daha da dejenere etmek istemiyorum...
evettt....
tavuk kesilmiştir kısacası... ama ( ciddileşiyorum)....
insanın bi fıtratını oluşturan en önemli şeyler karşımıza çıkmaktadır...
  1. daha çok şeye sahip olma..
  2. daha çabuk ve kısa yoldan bunu başarma...
  3. sadece senin olma ( bu maddeyi biraz salladım zira iki madde de kalmasını doğru bulmuyorum ..:P... ama konu üzerindeki ciddiyetim devam ediyo yılışmayalım...)
bu yazının asıl konusu arkadaş ve sevgili üzerine (avrupa yakasında geçiveren bi konudur aklıma takıldı ...).
... insanlar en yakın arkadaşlarına aşık olmaları doğru mudur ... bunun üzerine girdikleri buğran ve yıkılmışlık durumu ne denli mantıklı... ...
aslında tamamen yanlış zamanlamalı bi işlemdir... kadercilik üzerinde hiç durmuyorum farkındaysanız....
her neyse işte... arkadaşınıza aşıksanız ...bu durum tamda atın yumurtlayan tavuğun kesilmesidir...
dostluk enteresan bişidir.. yer yer bi sevgiliden çok daha fazla dinamik...sağlam...derin olabilr...
hem sevgili faktöründeki gibi..çok aranmayı..konuşmayı.. düşünüp durmayı gerektirmez..:) afedersiniz ama biraz beleşcilik vardır ... buna rağmen günler sonrada görüp sevgi ile sarılabilirsiniz... hataların telafisi kolaydır... çok üzülmez yada çok sarsılmaz sınız... vb gibi bir dolu kendince avantajı vardır..
örneğin karakter olarak ve hatta tarz olarak size zıt biri ile kanka olabilirsiniz... ama sevgili ıhh...cık!... olamassınız...
dostluk ..arkadaşlık daha kolay ama derinlik ve samimiyet daha yoğundur..(hmm bu konuda bayağ güzel; bi ara yazayım olmassa)
peki... insan neden arkadaşına aşık olurda herşeyi pok eder ?...
tavuğunu kesen çiftçiyi hatırladınız mı ( yok hatırlamadık diyen okura bişi demiyecem :P)...
ha işte sebepler aynıdır genelde... aidiyet... sahip olma isteği... acelecilik... tehlikeli olduğu kadar zor bi durumdur...
arkadaşlık temeli farklı ...sevgili temeli farklıdır...
siz birini birine çevirmeye çalışırsanız ( sevgiliyi arkadaş yapmaya çalışan içinde geçerlidir)...
temeli değiştirmeniz gerekir... yani bi diğer değişle revizyon....
bu olanaksız değildir ama çok büyük bir dikkat ve mühendislik bilgisi gerekir ... neticede bina bi temelden kaldırılıp yenisi ile değiştirilirken ..kuvvetle muhtemel yıkılır ...
peki netice ..?!
ortada ne arkadaşlık...ne sevgili kalır...yani altın yumurtlayan tavuğu katletmişsinizdir...
o çiftçiyi ayıplayanları duyar gibiyim.....
geride kalan yine çiftçinin ki ile ortaktır...
bir kaç eski altın yumurta (arkadaşlık anısı).... yıkılmışlık...hatalı olma piskozu... özür dileme meğilli bi yapı... ağıtlar...ve dahası...

peki ne yapılmalıdır.... bu hep hata olarak kalacak mıdır... çiftçi hep suçlu mudur...işte olay burda kopar da ..kimse bilmez bunu (yazar konuyu odakda tutmak için gerilim verir :P)...

biri de çıkıp bu adam doğru yaptı demez bi de şu açıdan bakınız .. belki tavuk artık görevini yerine getirmiyodur çiftçi bunu fark etmiştir.... yani tavuk kısırlaşmıştır...
hepimiz biliriz yumurtadan kesilen tavuğu...köyde bile öyle bi tavuk denk gelsede akşama tavuk haşlaması yesek diye kümese bakardı bi gözümüz. yani çiftçi belkide doğru bi zamanlama ile tam vaktinde kesmiştir...
herkes sevindimi bu duruma...ama yinede ...
bu zamanlamayı doğru ayarlamak... yani doğru anda kesilen bi tavuğa kimsenin lafı olmaz elbet ama revizyona tabii yollarla giren bi arkadaşlığın tam denk gelerek müdahele edilmesi sevgiliye çevrilmesi son derece güç bi durumdur...
imkansız değildir ..lakin çok güçtür...
yani ...hiç denemeyin kesin çuvallarsınız ile... Allah yolunuzu açık etsin arası bişeydir...
..ben lafımı dedimmmmm....
Allah kimseyi böle bi ikilemde bırakmasın inşallah...
yolunuz açık ola umarım hiç bir altın yumurtlayan tavuğu kesmek zorunda kalmassınız...

bencesi mi?....bırakın kısırda olsa yaşasın....
sizi kimse katillikle suçlamasın ...
sevgiler...

24 Aralık 2008 Çarşamba

neden kitap okuruz (okumayız)..... :S


..selam arkadaşlar...
bu başlık beni bir kitap kurdu gibi hissettirmemiştir umarım.. :)...
bu konuyu ilk yazan ben değilim son yazanda olma hedefi gütmüyorum elbet....
ama en çok yaptığım şey... sormak..?
neden...
ve bugünde bu soru aklıma takılmış durumda....
neden kitap okumayız...?
ve buna mantıklı ve ya saçmada olsa bi kaç cevap bulana kadar durmamaya karar verdim ...
yoksa bu soruyu herkes soruyo... de mi ama...

  • ilk bulduğumuz şey toplumsal bi veri olduğu ...
en klasik cevap ''alışkanlık''...
en önce şunu sormalıyız...neden okur insan..
keşfetmek...farketmek..bilmek...istemek... öğrenmek...merak...bilgilenmek... değişmek..gelişmek...sebeplenmek... taraf olmak..tarafsız kalmak..yargılamak...güçlenmek... itiraz edebilmek...vs..
daha bir sürü şey sayıla bilir elbet....
yani yaşadığın çevreyi umursamak ...önemsemek en önemli basamaktır...
özellikle bilime öncülük eden milletlerde bu sorguya bağlı olarak tüm toplumun bu yönde meğil ettiğini görmekteyiz ..ki bu elbette çok normal ...
bilimin gücüne inanmaktır .. düşünün ki tüm az gelişmiş toplumlarda herkes kendi mahkemesini kurma çabası vardır .. böyle bir toplumda bilmek değil fiziksel güç önemlidir... doğa kuralı ile hayatta kalırsınız bir diğer değişle...
aslan fiziksel gücü ile geyiği avlar... bu durumda geyiğin kitap okuması bişey değiştirmez :)...
günümüzde bunlar geçerli olmasada alışkanlık kavramı kemikleşmiş bu yapıyı besliyor...

bilmek bu kadar bariz bir biçimde önemli olduğuna göre acaba biz biraz zorlada olsa bu alışkanlıklarımızı değiştiremez miyiz...
sorunun cevabı hayır....
nedeni de şu... bu alışkanlığın yerini çoktan başka şeylerin doldurmuş olmasıdır... tv..pc..oyunlar vs..
''ağaç yaşken eğilirin''.. toplum versiyonuda vardır...toplumumuz bu alışkanlığı bu yüzyılla girermeden önce benimsemiş olmalıydı ... ama olmadı...olamadı..

o zaman hemen şu soruyu sormalıyız bu bizim yaptığımız bişey mi yoksa bizi okumaktan uzakmı bıraktılar...
bu suçu kimseye atamayız... okumamak bizim kabahatimiz ...
..

  • diğer bi durum bizde herşeyin ebeveynlerce öğretilmesi esası vardır...
biz ebeveynlerin hep ana kuzusu kaldığımız sürece ve bizim kendimiz için düşünmesine ve üretmesine daha az ihtiyacımız var demektir... bu tamda bizi anlatan bi yapıdır... tüm bu coğrafya az okuma eğilimlidir....

bi yerde şöle diyordu '' bu iş eğitimle alakalı ama ancak yanlız kalmayı da severseniz okumayı seversiniz ..''
.... buda mesela bize tersdir.. Türk toplum yapısı birlikte yaşama eğilimi içindedir mesela... evlerde eskiden bir kaç aile...(elti...görümce ...dayı ..enişte ..vb) beraber yaşamak zorunda kalmışlar yani öle bi ev hayal edin ki curcunanın içerisinde bişeyler okuyup anlamaya çalışıyorsunuz...tabiki çok zor ...
..
bi ev canlansın ki gözünüzde ...üç aile aynı yerde yaşıyorsunuz.... bir sürü çocukdan birisiniz..bişeyi bilmek istiyorsanız çevrenizdeki büyüklere sormanız yeterli onlar size doğru ya da yanlış tatminkar bi cevap verecektir
ve size ait boş zamanınız ...:)
mümkün değil çünkü oynayacak bir sürü çocuk var... evler birbiri içine girmiş durumda tüm hayatlar ortak adeta ( avrupa yada amerikadaki gibi serpiştirilmiş evler değil)
bu durumda zannetmeyin ki kendiliğinden kitap okuma ortamları oluşur böle bi olasılık yok işte bu yüzden para ile ...eğitimle ... zaman bulmakla o kadar da ilgisi yok bu konunun...
bu topraklarda kitapla buluşma fiziksel ortamı oluşmamıştır...

tüm bu konuları sıralarken mesela İran örneği aklıma takılıyor onlarda kitap okuma oranın bizim ülkemize göre çok daha fazla olduğunu biliyoruz ( bize kıyasla fazla dünya ortalamasına göre az ) bu biraz garip geliyo çünkü hemen hemen aynı fiziksel koşullarda görünüyoruz ama unutulmamalı ki ..
o toplum özellikle tv ve bilgisayar gibi teknolojilera daha az sahipler yani kişsel zamanları hala belli oranda kendilerine ait... ve tüm dünyaya kısmen kapanarak kendini bulma çabası var ... bizde böle bi durum yok çünkü biz bişey aramıyoruz...
uzun lafın kısası muhtelif sebeplerle az okuyoruz ...burda yazdıklarım gibi daha bir dolu sebeple bu alışkanlık hala bize biraz uzak...
ama siz siz olun okuyun ... cahillik en büyük düşman..... :)

YÜRÜDÜM.....bu bir rüya olmalı ..ya da rüyalar bana yakın olmalı..!!!



.. otobüs bayağ yol almıştı galiba ..içim gemiş .... burada yazılsın diye değil belki ama yaşanası bişey belki de ...
arka fonda (Sezen Aksu --Gülümse çalıyo)
galiba ondandır yılların izi olan bi yazı yazıyom gibi ..
AMA yalan ben bugün gördüm bu yalanı ...??..
otobüs yol aldı bayağ ..mevlana nın sözleri elimdeydi... yine yastık yapmışım otobüs camını ..kimin umrunda .. dışardaki soğuk
ben bendeyim gerisi yalan ... ne umursuzum demi... üzücü aslında insan çevresine duyarsız olabilir mi ...
indim otobüsten
otobüse sordum boğazın karşısına nasıl geçerim ...dedim ..
otobüs YÜRÜ dedi...
yürüdüm ...
o sırada bi çiçek görüdüm ..hep çıkarlar zaten karşıma..
çiçeğe sordum nasıl geçerim boğazın karşısına ...çiçek tomurcuktu ... açıverdi ..en keskin turuncuyla ..
niye açtın ....dedim..
sen beni sordun.... dedi
nasıl gidecem dedim.. bir taç yaprağını rüzgara saldı ..takip et ..dedi..
takip ettim ..bir vapurun ..bacasına düştü ...
vapura sordum karşıya geçmek için bacada yanayım mı ..
vapur yok dedi gerek yok ..götürürüm ben seni...
sen gittin mi karşıya hiç dedim ..
hep gider gelirim dedi..
HİÇ gittin mi dedim ..
HEP gider gelirim dedi..
ben hep'i değil hiç'i soruyom dedim ..
hep olan yerde hiç kalmaz yanlış soruyon dedi....
nasıl gidiyon ..sen balık msın dedim ..
yüzme bilmem dedi
kuş musun dedim ..
uçma bilmem dedi
sen yol nasıl alırsın dedim
ikisinin arasında yürürüm dedi..
nerden gelip giden dedim ..
şurdan dedi... bi yol gösterdi
binmek istedim ... güvenmedim.. vapura..
vapurun elinden tutup ..suya indim
yürümeye başladım ... vapur şaşırdı
ne yapıyorsun dedi
yürüyorum karşı ya dedim
sen su musun dedi..
yüzme bilmem dedim ..
rüzgar mısın dedi..
uçma bilmem dedim ..
uçmayı bilmez misin ..yoksa uçamaz mısın dedi..
bilmem ama bilsem belki uçarım dedim..
şaşırdı ...
..sen ben gibisin dedi...
evet dedim
peki öyleyse sen ben misin dedi ..
hayır dedim
sen nesin dedi..
ben herkesden biraz bişeyim dedim ...
Otobüsün dediğini yaptım
..bu bir rüya olmalı ..ya da rüyalar bana yakın olmalı..???? dedim.... ..YÜRÜDÜM ...

..
BİTTİ
.....
...
...
10 Mayıs 2008.. 02:38

Hiç bir şeyimsin.....





hiç kimse misin ...
bilmem ki nesin...

..
dinleme
k..düşünmek...
kendinden gelen en ufak fısıltıları bile hissetmek hücrelerinde ...
çok kolay değil bunlar ...hepsi ayrı bi telden ..
tek tek ve acımasızca suçluyorlar...
belki bir ..belki ikisine ..bekli daha fazlasına karşı koyuyorsun ..ama olmuyor...
belli bir süre sonra en ufak suçlamalara bile itiraz edemez hale geliyorsun...

bu tip şuçlamalar hep oluyodur herkesde...bu insanlık gereği...
niye daha erken çıkmadın....
neden sınava daha iyi çalışmadın...
neden çok alışveriş yaptın bu ay...
neden anneni aramad
ın...
hepsi var ama ..hiç biri bu kadar acı değil tabi ki .... umursamamak bile çözüm değil... bi yerde ansızın yakalıyorlar ve sıkıştırıyorlar seni...
henüz uyuyamadığın bi yorgan altında..
bir resimde... bir müzikte...
bir anına ...istiklal caddesinde... boğazda...bir vapurun düdüğünde... bulutlarda şekillenen yüzünde ... bi otobüs camında ...ayağın takılıp sendelediğinde...
her an tetikde onlar...
sende tetikde beklemelisiniz .her an her şeyi göğüslemek için ama...
imkansız...!!!
biyerde....
mutlaka bi yerde savunmasız yakalanı veriyorsun...
ve seni yakalayıp adeta canını çıkartıcasına sıkıp ... boğup ...tekrar bırakıyorlar ...
bırakıyor ki bi daha toparlanasın ki...
tekrar seni yakalasınlar ... bundan zevk alsınlar diye..
saklanmak yok ..sadece kaça bilirsin... bi yerde yorulup dinlenince etrafını saran yam yam ordusu :S...:(...
ne zamana kadar ....bilmiyorum...
bilsem oraya kadar kaçar ..o sınırı geçerdim çoktan....
sen nasılsın acaba....
havasızlık...susuzluk...sevgisizlik... bunlarda seni kovalıyor mu .....
hadi boş ver ... rahat uyu bugün...dualarım seninle...
dua ettiğimi bilseydin ne kızardın bana...''sana ihtiyacım yok ''... diye...
olsun ....
dualarım seninle ...iyi geceler sana.....
sana da ....


23 Aralık 2008 Salı

hata geliyorum der ... :))



evvvettt.... bi kaç gümletmeden sonra ...blog yeniden aktif ...
kısacası bloğumu silmiştim... sonra tekrar açtım...
falan filan...
güya yanlışlıkta açtığım bloglardan kurtuluyodum bi baktım tüm hesap gümlemiş :)..
hayır o değil yazık kumanda paneli habire soruyo...
bak siliyosun....
bak emi
n misn....
bak hesabınıda kapatacam....
burayı işaretlersen mali konularda yükümlülük alacan ...
Alllaaaaa ....aaaa
bi dolu şey dedim noluyo alt tarafı bi blog silecem.....:)
sonra oda ne ..hesabım gümlemiş ....
sonra baktım olacak gibi değil..... tama dedim yeniden açarız.... öle işte....
sen sen ol.. bu kadar soru soruılunca biraz tırs işlemini sonraya bırak kafanı topla ...
eee ne demişler acele işe şeytan karışır...
böle laflarıda nerden bulurlar valla garip yani...
bu konuya değinen çoktur o sebeple hiç girmeyecem....

22 Aralık 2008 Pazartesi

bi pazar ebrusu.....



...pek muhterem arkadaşlar bugünün pazar olması sebebiyle biraz geç kalktım ama ...öle tosun gibi yata yata geçirmedim günü mü :D...ben gibi iri kıyım biri ile pek de örtüşmeyen bi hobi hatta çok istediğim ama bir çok şey gibi ertelediğim bi işimi ... ilerleterek evde de yapa bilmek için kursuma gittim .. başlıktan da anlaşılcağı gibi bu kurs ebru kursu....
hocamız bile itiraf etti toplam 40 kişiden yanlızca 4 kişi erkek miş :D.... haftanın muhtelif saatlerinde olduğu için bu kurs bunun doğruluğunu araştıramıyom ama ( çok da umursamıyom zaten :)..) hakkatende çok da fazla erkekler arasında rabet görmediğini söyliye bilirim .
....istanbul da yaşayanlar bilirler ki ... boğaz hakikaten eşsizdir... kadıköy e geçerken de vapur kullandığım için keyifli bi yolculuktu ....
burda yersiz bi parantez acasım var ... ama bi garip sevda yazısına dönüşsün istemiyorum.. :S
neysem galatasayında beşiktaşı yenmiş olması ayrı bi keyif benim için ama....
herşey iyi gibi dursada
hani cebinizdeki tüm bozukluğu toparlasanızda yine de ...ne bilim 5 lira çıkmazda ..o almak istediğiniz 5 liralık şeyi 50 kuruşla ıskalarsınız ya... sonrada ..öle götün götün çıkarsınız hani bakkaldan ...
ha işte tam da öle bişi bu ... bi sürü iyi şey olurda ..yine birleşip 5 lira etmez .... nalet bi durumdu :(...
ne diyoduk nereye geldi laflar :S....
aslında ebru ...ve onun üzerine yazılacaktım..başa dönersek
fırça sarmaya başladım aslında bi buçuk aydır kurstayım bayağ bişiler öğrendim
(üstadlar 20 yıl harcarlar ve hala öğreniyom derler ... bende bi buçuk ayda bayağ yol aldığımı iddia ediyorum...... utanmıyo musun dediklerinizi duyar gibiyim :)...)...
üstün zekam bu öğrenmeyi daha kolay kılıyo :P...her neyse .. işte bu iş aslında biraz zor ama yinede imkansız değil ... öle yada böle gidiyo bi şekilde... ebrunun inceliklerini daha sonra anlatırım zaten bol bol zaman olacak bunla ilgili.... hem hakkat biri merak ederse belki yardımcı olacağımada eminim....
eee kendine iyi bak ..bak bi öğüt veresim geldi... demeyesin netten bulduğum herhangi bi sayfadan öğüt alacak biri değilim diye.... inan bana aradığın şeyi nerede bulacağını asla bilemessin... mesela en iyi futbolcu belki bi varoşdadır... belki o kaybettiğin anahtar en alakasız çekmece köşesinde :)....
anaaaa...çok büyük laf edecek gibi oldum o nedenle vaz geçtim.... öğüt falan vermiyom anlıyacağın .....

TARIK'IN GÖZÜNDEN OTOBÜS...




ve Tarık şöyle der
penceremden güneşin doğmasına bi kaç saat daha var ama ...
fiili bi güneş bu ....
sen yokken hele ki böylece gitmişken hangi güneş nereye doğyuyor pek önemsemiyorum....
yaşanılan onca şey bişekilde hiçe sayılı vermesi.. ne garip...

otogarları düşünüyorum... onlar o kadar aidiyetsiz yerlerdir ki...her gelen misafirdir mesela bırasan kimse orada durmak istemez.herkesin bi acelesi vardır ... oranın muhtarı... başkanı olmaz... herkes çekip giderler...
oranın çöpleri bile oraya ait değildir... yani ankarada yediğin bi kekin kabını trabzonda atarsın... velhasıl değişik yerlerdir...
ve elbet otobüs mola yerleri...
oralarıda sevemessiniz... buna vaktinizbile yoktur inanın...ve genelde şöle dersiniz belki bi yanınızdakine dönüp ...''nerdeyiz'' o kişi kimse yani yanınızdaki (senle hiç otobüs yolculuğu yapmadık ..öyle olsa ne iyi olurdu )... bolu ankara arası biyedir bi şekilde de bi cevap bulunur ..
aaa daha var mı acaba ..havası basar zihinleri....
var kardeş.... daha çok var her nere gidiyosan yani...oraya daha var ...
çok isteksiz bindiklerimde oldu ...koşarak gittiğim yerlerde ...ama en çok sana gelmelerimdir beni etkileyen... hani otobüs bi yere gider...
hedefe kitlenmiş füze gibi... ki çoğu yolculuğumun bayram... düğün..zorunluluk havası gibi teleşlar için yaptığımızı düşünürsek.. .sana gelmelerim daha elbette özeldir ....
bilirsin hiç koridor tarafında uyuyamam herkes uyuyupda kulağımda bir müzik...aynalanan otobüs camından tüm dünyası iç dış olmuş...bi otobüs izlersin... her yer karanlıktır... bi ben aydınlık..sana geliyorum ya
:S.. artık o kadar aydınlık yolculuklarım olmuyor... yine aynı telaşe...
aaaa bayram geliyo.... aldın mı bilet diyenlere ölece bakıyom ... :S....
aaa bilet ....aldım (ne önemi varsa)...
anlıyacağın az severdim...sonra çok sevdim.... şimdi gıcık alıyorum otobüslerden.....
ilahi tarık....