13 Kasım 2009 Cuma

Atlar... metal olsalardı gıcırdarlardı


Evet...
kesinlikle öyledir, inanıyorum. Atlar... onlar metal olsa gıcırdarlardı. Kapının bile belki %1 i metalken (kilit sistemini saymazsak), o da menteşesiyken gıcırdıyorsa, at için bişey denilemez sanırım.

Bir Fransız, Türklerin tarihteki 'yönetmenliğini' bozkırlarda yaşamaya bağlamış.
Okudum.
Atlar ve bozkır. Ufuklar dolusu at... ve bozkır...
Ki, Ankara bile malumunuz.

Düşünün, onbinlerce atı sürseydik batıya doğru -ama onlar metalken elbet- çıkarttıkları sesle korkan, ostrogotlar ve vizigotlar okyanusa atlar (bak yine 'atlar' dedim) Amerikayı önceden keşfederlerdi. Şanslılarmış sadece 'göçmüşler kavimleriyle'.

Başka gerçeklerle de uğraşırdık ama.
Mesela! uyunmazdı be!...
-Babaaa! atım çok gıcırdıyor!
+Yat hadi olum, yarın Talas Savaşı var. Daha müslüman olacağız.
-Annem uslu olursan Truva'daki ahşap atı verecez sana diyor.
+Bırak olum, elin mitolojiklerinin atını..
...
Sonra...
Sonra, adalarda kimse yaşamazdı. zira faytonlar!
hatta...
'dikkat fayton var!'
sırf bu yüzden, belkide araba orada icat olunurdu.
Harrison Ford içinde, taa adalara gelmek zor olurdu be kardeşim.
ama...
ama... belkide biz daha çabuk sanayileşirdik, atı eritir gemi yapartık mesela.


Başka iyi yanlarıda olurdu elbet. nal olmazdı mesela... bu iyi bişey.
Bak anlatayım.
Memlekette E-5 kenarında turunç ağaçları vardır (bir çeşit limon)
Bigün, onlardan birinden turunç düşürmek için ağacı sallarken, bir tane nal düştü ağaçtan. Iskaladı bir diğer değişle, ki kafamıza düşse belki ölürdük, küçüktük birde.
İşte metal olsaydı atlar, bu risk hiç olmazdı. Hala bilmeyiz sahiden de ağacın tepesinde neden nal vardı.
Sonra sallamadık ağacı , belki atta düşer diye.
Karanlıktı; korktuk. Diğer ağaca geçtik.
Bu hırsızlık gibi bişey değildi ha!... orda bu ağaçlar belediyenindir ve her yerdedir. Kimse de toplamaz zaten turunçları, çürür.


Bu arada aklıma geldi. Batıyı iki ikişi denize dökmüştür bence.
Birisi Fatih, ki doğuya gidemeyince batıya gitmenin adı coğrafi keşifler olmuştur Atlas Okyanusunda. Bulacak bişey olmasa, aynı adamları telef olmuşlar listesine alırdık hatta.
Bir diğer denize döken... malüm; Atatürk.
Ama bunlarla övünmemeliyiz bence; zira bu tip bişeyin övüncüne sığınmanın yeni tarihler yazmada bizleri atalete sevki...... falan filan işte...

O değil de Selanik'in çoğu Türkmüş.
Atatürk duyunca üzülmüş, ''nasıl bıraktınız Selanik'i '' diye :(..
Benim hala kişisel Misak-ı Milli'mdedir orası. (bu cümleyi bir yer de daha kurmuştum sanki.. neyse.)


Ne saçmalıyorum biliyor musunuz?
Atlar... metal olsaydı... biz bilimde, ilimde daha bir sanki... Gıcırtıdan bıkıp dururduk. On binlerce kilometre gitmek değilde, kendi benliğinde bir adım atmanın - ki yine de onlarcası atmışızdır elbet- önemini daha bir kavrardık. Bu garip dünya da garip şeylerle uğraşıyorsak hala... yoruluyorsak hani anlamsız...
işte bu, hiç gıcırdamayanların suçu birazda.


Her neyse...
Atlar diyordum..
metal olsalardı eğer, kesin gıcırdarlardı.
ama kesin!...

Not: Zaman ayarlı, iki yazıdan birincisidir ve herkes iyidir umarm.

resim:www.el-aziz.net

1 yorum:

böcük dedi ki...

Aaaa aaa an itibari ile çok sevinçliyim. Ivır zıvır yeniden yazmaya başlamış. Ve sanırım başlayalı çok olmuş.

Bloga kimler gelmiş nereden gelmiş nereye gitmiş diye bakarken bu adres yabancı geldi gözüme sayfaya bi girdim eneeee header tanıdık, yazıların yazılış biçimleri tanıdık, yorum sayfasındaki yazı tanıdık pek çok mutlu oldum :)