2 Aralık 2009 Çarşamba



hayatta en çok ne yapmak istersin?
sorusunun cevabı, sanırım şöyle bişey…
Tüm sevdiklerimi ve misafirlerimi rahat ettire bilecek kadar büyük bir evi olan (5 tane otel odası gibi mekanı olan bir ev düşünüyorum) koca bir çiftlik hayal ediyorum. Yani mesela o yaz, okul arkadaşlarım, akrabalar ya da alelade tanıştığımız kişiler bana gelsin istiyorum, yiyelim, içelim, muhabbet edelim…
ne olur yani…
misafir iyidir hem.
Zaten herkes şehirden bıkmış, gelecek adam bulmakta kolay olur hani :)

Resme bakarsak…
Burası Maden Köyü.
Adını hak eden bir köydür; altın başta olmak üzere çok çeşitli madenler çıkartılıyor, hemde Osmanlı zamanından beridir. Bir gün madenin içine girip, izlenimlerimi yazmak istiyorum buraya…
nası bi yer acaba...

Bu köyün, Bolkar dağları ile garip, güzel bir manzarası vardır ve sizi çeker… yazın buradan yıldızları izleye bilirsiniz. Dev,pürüzsüz, tek parça ve yıldızlarla dolu bir gökyüzü … ve birde yıldız yağmuru varsa o gün, sevgilisiz/eşsiz gelmeyin derim… tabi sevgiliyi/eşi ,arabayla da olsa, 2500 metreye çıkartmak ne kadar akıl karı oda ayrı hani :)… en iyisi bir bahar günü piknik organizasyonu ve ardından akşam olmasını beklemek…


Burası bizim yan bahçe… resimde, biri kısmen kamufle olmuş iki tane tavşan var. Bu hayvanlar o kadar çok yerler ki… anlatamam... ve o denli çoğalırlar ki....üff
bu sebeple bizim ağaçların geleceğinden bile şüphe ediyorum.
Zaten hala garipserim, insanların kız arkadaşlarına yavru tavşan hediye etmesini… ben kız olsam almam valla :)
Bir de tiz çığlıkları vardır ki bunların , nerdeyse kimse duymamıştır. Ben duydum, ama umarım bir daha duymam…






Burası, rahmetlik Dedemin bahçesi… saolsun, severdi bizi
‘’Benden sonra Kızlarım gelir, İsmail gelir bahçeme’’ derdi. Ee, bilirdi tabi kim bakar kim bakmaz… burada bahçene gelip ürün toplamak memleket meselesi gibidir. Toplamaz isen ayıp olurmuşmuşmuşşşş. Bizimkiler böyle dedikçe inadına toplamayasım geliyor ya... neyse...

sana ne kardeşim benim ağacımdan...ister toplar, ister ağacı ateşe veririm... buranın en büyük saçmalığı zaten..
''el alem ne der''....
çok da tın! yani... ne derse ne der. önce adam olsun karşıma geçsin hele.

bazen hiç gelesim olmasa da… naparsınız 4 çocuk 13 torundan ben, babam ve annem geliriz bi tek. Kuzenler sevmezler pek…
‘’Ah bide bahçeler büyük olsa da geldiğimizde deyse’’ diyorum. annem kızıyor. Başlıyor tapu kadastro geçerken hile ile ellerinden alınan bahçeleri anlatmaya, memleketin bi başka klasiğidir zaten bu tapu-kadastro olayları… artık gülüyor geçiyorum…
Bi şey daha…
Bu resmi görünce
Kız kardeşim çok kızdı…
‘’neden takım elbisenin pantolonu ile gittin… sen niye kendine dikkat etmiyorsun… her şey her yerde giyilmez… niye pasaklı gibi davranıyorsun… ya yırtılsaydı…vs..vs..’’ diye :)
Hak verdim…
Öpüştük, barıştık …

Hiç yorum yok: