30 Ocak 2010 Cumartesi

Hayat...


İnsan bazen mallaşıyor....

bu cümledeki mal da... insan da, ben oluyorum... dün akşam üstü, sanırım iyi niyetle hareket ettiğim son gündü.

iç işleri bakanlığından yazı geldi... bu memlekette iki aydır duruyorum ve beni belediye için yalvar yakar işe çağran ahmak insanlar, bırakın memlekete iyi bişey yapmak için telaş etmeyi, bir fen memurunu işe almayı başaramadılar... ve ben üç aydır işsizim.....
buna ek olarak son beş yıldır ilk kez babamdan para istedim. ama borç bulup geri verdim çaktırmadan... babam tabiki parayı istediğinden falan değil ama.. yinede verdim işte... onun desteği olmasa ne yapardım sahiden...

küçük yerlerin küçük kalma sebepleri buldum!... çünkü, küçük beyinli insanlardan oluşuyorlar...
kadrosunun mimar çalıştırmaya izin vermediği bilmeyen bir başkandan bahsediyorum... gerçi ona sorsak teniker olarak kadro olduğunu söyleyip tekrar süreci başlatmak isteyecek gibi duruyor. kendi adına bişey olmadığı için tekniker ve mimar arasında ki farkıda çok umursamıyor demek oluyor bu da... burda şunu belirteyim ki sorun kesinlikle para değil, ama bir anlaşılmışlık ve el sıkışılmışlık üzerine tekrar konuşmak, tek kelime ile adice....
yani siz bir usta ile anlaşın, sonra adam işi yapıp bitirince tekrar pazarlık edin!.. işte burdaki aptallık bu.

sadece bunlada sınırlı değil... fen işleri diye varolan bir oda var... ama ne oda!!!.... sıçan yavrusunu kaybeder o odada... 20 yıldır kullanılan ve arşiv denilen düzenden bihaber bir odadan bahsediyorum. daha ilk geldiğim gün odanın masa sandalye gibi dolap gibi şeylere ihtiyacı olduğunu söyledim. duyduğum şey manidardı.... ''belediyenin parası yok''
lan madem paran yok neden mimar istiyorsun ki!!!... ben buraya yan gelip yatıp maaş almak için değil, belli ki iş yapmak amacıyla geliyorum...

benim buraya gelmem, aynı çocuğunuzun beslemek için balık istemesi gibi bişey. çocukğunuz yanlızca balık ister; ama siz ona fanus almanız gerektiğini, oksijen makinesi, kum ve çakıllar almanız gerektiğinizde bilirsiniz.... iste burdaki balık/sazan ben oluyorum...
ve haklı olarak bir fanus yani oda hayal ettim... ama cevap yukardaki gibi oldu.
bunu duyunca şaşırsamda önemsemedim. maaşımla kendi odamı kendim düzerim gibi aptal bir iyi niyete bile kapıldım....

sonra, günler geçti ve yazışmaların sonu gelmez olduğu bir sırada... bilgisayarı sordum, çünkü oda da bilgisayarım yoktu... gerçi fen işleri odasında bir tane ''buldum'' (evraklar arasında unutulmuş denilecek bir bilgisayar) ..tarihi değer olarak bir değeri olsa da, çok fazla işe yaramadığını görmem zor olmadı.... ram..ekran kartı... bellek... hepsi dedem yaşında...
bu durumda her mantıklı insanın yapacağı gibi bir bilgisayar istedim... ama aldığım cevap eskisinin kullanılması yönündeydi... itiraz ettim... cevap daha da manidar...

''aslında burda çokta bilgisayara gerek olmayacaktır, ne dersin ismail''...

tek kelime ile şok oldum... çizim yapmam... yazışmalar ve mailler için bilgisayara gerek yoktu öyle mi?!!... belkide teknoloji o kadar ilerlemişti!!??, artık bilgisayara gerek yoktu...

yine bir iyi niyet anımda, çok çok düşünüp, ömrü hayatımda tek bir kez bile kullanmadığım kredi kartı ile bir laptop ala bileceğimi varsaydım... ''burası küçük bir belediye ve imkanları elbette sınırlı'' idi.. belediyeyi zora sokmamak gerekirdi...

bu ve benzeri bir dolu hamle de... pet shoptan satın alınan bir balık olarak! yaşamsal şeyler istedim... sonuç değişmedi. meğersem belediyeye girip kapağı atmak asıl önemli olanmış... iş yapmak gerek miyormuş!!...
sen işe gir!! gerisini napacan.. oda bile vermeseler olur anasını satim!!....

bu arada oteldeki tadilatlar oyaladı beni sanırım... iki tane güzel özel hamam yaptık.. sigara içme bölümü.. kapılar... radyatör değişiklikleri gibi oyalayıcı şeyler işte...
burada mutsuz olduğumu söyleyemem .. zira burası benim bebekliğim dahil ömrümün nerdeyse üçte birinin geçtiği bir yer...

ve öyle sahiplendim ki.. gelir gelmez adanamdaki gibi kümes yaptım hemen. tavuklar aldım. ama onlar bile şimdi zor durumda.. bir tanesi hastalandı dün... ve şu anda ölmek üzere, belkide bu satırları yazarken ölmüştür. bilemiyorum. aslında bir tanesinin ölmesi de önemli değil ama tavukçuluktra 'kıran girmesi' diye bişey vardır. biri öldümü sırayla hepsi ölür. engel olamazsınız genelde...
her neyse...

beldeiyecilikten seçmelere devam edeyim... hükümet 2000 nufusun altında olan beldiyelerin belediyeliklerinin alınmasını öngören bir yasa hazırlamışlardı. belki hatırlarsınız. sonra iptal edildi anayasa mahkemesince. şimdi görmekteyim, ne kadar mantıklı bir işmiş o iş. belediye de oturan toplam 4 kişi var ve hiç bir iş yapmıyorlar. yanlış anlmayın iş yapmıyorlar demiyorum. çünkü yapacak bir iş yok... ve iş yokluğundan artık oturmaya alışmışlar. yemin ediyorum, yapılması gereken tüm işlerin tamamını birtek kişi yapabilir. ben yaparım mesela ve bundan eminim. çalışanlardan biride benim kuzen... fen işlerine girseydim ya da girersem (malesef beni bırakmak istemeyeceklerdir ve ilk aşamada bana ait alternatif bir planım yok) o aptal çarkın içindeki bir diğeride ben olacağım...

haaa!! dün kötü bir gündü yaa... buralardan biri, ben intihar edecem diye tutturdu :)... sinirden gülüyorum yeminlen... gece bir yarısı işimiz yok gibi onla uğraştık... hey allaamm....
lan sayı ile mi verdiler sizi...

sonraaa....
iki kere birilerini hastaneye götürdüm... bu arada benim derdim yok gibi herkes bana dert anlatıp durdu, dert babası oldum burda.... bakma yazyıorum burayada biraz açılıyorum. yoksa kimseye bişey demiyorum.. öylede için için çözmeye çalışırım problemlerimi...

daha başka şeylerde varda... yazsam ne yazmasam ne......

yeni kararların vakti geldi sanırım... herşeyin hayırlısı diye başlamıştım ve buydu hayırlsı galiba...
ister burda kalim, ister kalmiyim... buranın iş bilmez ve beceriksiz insanlarca donatıldığını görüyorum...
ve sağlıklı her vucudun yediği şeyi analiz ettikten sonra vucut için zararlı olduğuna kanaat getirdiğinde kusması gibi... burada olanları yiyip, içime sindirmeye çalışıyoruım... ama kusmamak içinde direniyorum... çünkü artık midem bulanıyor.

üzücüeklenti: tavuk da ölmüş.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

bu aralar hayat çok sıkıcı sanki yaa. nedense.. umarım herşey herkes için güzel olur,intihar eylemleri küçük yerlerde daha mı çok oluyor ne? işsizlikten sıkıntıdan belkide..

Biraz dedi ki...

"hic bir is yapmadan oturuyorlar cunku is yok" demissin ya...aslinda ne kotu bir durum, koca hayat boyle bosa gecebiliyor bir surelik degil hem de...
epeyce bir zaman hic bir sey yapmadan yasayan ve buna karsilik gonul rahatligi ile bir sey yapmamalarina karsilik maas alan insanlarla dolu cevre.

komançi dedi ki...

bunlarında üstesinden gelirsin ıvır! tavuk için üzüldüm.