8 Şubat 2009 Pazar

Yaşamak Fark Etmektir

İstanbul'un her noktasında farklı bir zihniyetle yaşamak mümkün..
beklide dünyanın ?
çocuklar gibi... depremde evi yıkılan ve çadırlar arasında güle oynaya eğlenen çocuklarla .... disneyland da eğlenen çocuk kahkahlarının arasında bir fark var mı onlar için
....kumkapıda ...o kadar restorantın..lokantanın içineden geçipte Yenikapı balıkçılarınında salaş, hatta belkide dandik bir balıkçıda balık ekmek yediniz mi?... dün bir arkadaşımla biz böyle yaptık ,hiç bir planın olmadığı bir günde öylece bişey gibi dursada insanın zincirlerini kırıp uzaklara gitmesi bunun adı.. kim bilir en pahalı gece klüplerinde eğlenmek için dökülen bir tomar paradan daha çok şey satın aldığımız bir akşamdı...
sohbet ettik...Aslında ciddi şeylerde konuştuk ama yinede güzel bi sohbetti.... kumkapı tren istasyonun giderken öylece trene binecektik....
O bakırköye, ben sirkeciye gitmek için banliyo trenini beklerken marmaray projesiniden, memleketlerimizden, gelecekten , geçmişten , okul arkadaşlarımızdan bahsettik... ve aslında böyle alalade bir sohbet için seçilmiş otantik bir mekanda olduğumuz için tarifsiz bir mutluluk yaşadım
... uzayıp giden rayların arasında ki bir beton satıhda... üstünü kapatan çelik konstrüksiyonların belkide yüz yıllık hatırası ile... mimarlar odası , anıtlar kurulu ve daha bir çok kurulca tescillenmiş istasyon binası şahidliğinde oturduk
İstanbul'un hatta şehrin havasından adeta elli yıl geriden gelen bir hava ile Abdülhamit'in rayları yanında sohbet ettik....
alış veriş merkezlerindeki krom kaplama aynalı kolonların aksine ,defalarca boyanmış çelik konstrüksiyon kolonlar, şehrin vandalizmne onlarca kez maruz kalmış ;üzerinde adeta yılların savaş izlerini barındıran boyana boyana yarım santimlik bir kabuk giydirilmiş gibi duran , oturduğumuz koyu yeşil banka kim bilir kaç kişi oturdu... hatta kaçı artık hayatta bile değil .... sanki birileri otursunda hiç kalkmasın diye yapılmış insan vücudunu tamamen kavrıyan yumuşak kıvrımlı o bankda iki saattimizi geçirdik ... büfeden bir çay aldık ... bir baştan bir başa iki yüz metre olan istasyonun yüksek tavanlarında titrek florasan lambaları ile bu kadar güzel göründüğünü hiç tahmin etmezdim .... dışardaki yoldan vızır vızır arabalar geçmese kendimi 1970 lerde yaşıyo sana bilirdim... arkadaşım benim hisettiklerimi hisetmedi belkide ama .... yaşamanın fark edilebilir şeylerde gizli olduğunu keşfettim bir kez daha .... o iki saat içinde bi dolu insan öyle ce gelip geçti ... ama zaten bizde böyle yapmıyor muyuz çoğu zaman....

okuduğum buğranlı blog yazılarına ...bi diğer deyişle hayatlara; daha çok yardımım dokunsa keşke!.. ben mutluyum... belki bu söylemim mutsuzluğun maskelenmesidir ? bilemiyorum? ama yinede mutluyum işte ....
hayat fark etmekdir...
yaşarken mezara girmeyi tercih edenlerimizin kararlarına da saygılıyım ?!... ama her mutsuz kişi en az bir mutsuz daha yaratır ;peki buna hakkınız var mı?
unutmayın lütfen...
ruh haliniz kaderinizdir....

4 yorum:

öykü dedi ki...

Evet IVIR sana katılıyorum.Mutluluk farkedebılmekte..
Her zmana yurudgun yol ustuındekı bı kıraz agacnın actıgı cıceklerı gorebılmekte....

ıvır zıvır... dedi ki...

yine yeşillendi fındık dalları ...zaten hep yeşildi fındık dalları ..parçası geldi bak şimdide aklıma :)

Öztürk dedi ki...

çok güzel yazmışsın ve de çok doğru yazmışsın..
"her mutsuz kişi en az bir mutsuz daha yaratır" ben buna her zaman inanırım.

her zman mutlu olman dileğiyle :)

ıvır zıvır... dedi ki...

öztürk....
teşekkürler... gerçektende öyle her mutsuz kişi çevresinide etkisi altına alır.... eee komşuda yangın varken kimse evinde rahat değildir..
her zaman mutlu olmamız dileğiyle ...