5 Nisan 2009 Pazar

Enerji ve Biyoyakıt...

Dünya sanayi devrimi ile hızlı bir biçimde değişmeye, hemde yıllar ... hatta çağlar boyunca hiç değişmedi bir hızla değişmeye başladı... oldu bu efendim…
Ve acımasızca hala da devam etmekte…
Bu değişimi ise ancak sonraları keşfede bildi insanoğlu ... örneğin ozon tabakasının bile delinmesini tesadüfi olarak kutup bölgesinin fotoğraflarını çekerken bulunduğunu hatırlatırım....
bu, şunun açık göstergesidir.
dünyayı değiştirmekteyiz ve biz bu değişimin nerede ve nasıl olduğunu bile fark edememekteyiz ... ama bişeyler ters gitmeye başlayınca
hoppp!!! diyip ....
arızayı aramaya başlıyoruz... gösteriyor ki hastayı steteskopla dinler gibi dünyayının taa içini dinlemek zorunda insanoğlu...
niye?
çünkü bu dünyayı hasta eden biziz...
konumuz şu aslında… çoğumuzun bildiği biyoyakıttan basedecektim biraz …
Vikipedinin şöyle der...
''Biyoyakıtlar kısa süre önce yaşamış organizmalar ya da onların metabolik çıktılarından elde edilir. Petrol, kömür gibi doğal yakıtlar ya da nükleer yakıtlardan farklı olarak, yenilenebilir enerji kaynağıdırlar.
Biyoyakıtların bir diğer tanımı ise, "içeriklerinin hacim olarak en az %80'ni son on yıl içerisinde toplanmış canlı organizmalardan elde edilmiş her türlü yakıt"tır.
Kısacası biyoyakıtın ... avantajı daha kısa süre önce atmosferden aldığı karbonu tekrar salarak işleyen bir sistemin içerisine dahil olması ... bu anlamda normal karbon dönüsünde kendine yer bulmasındır... ancak bildiğiniz gibi.. kömür, petrol ve diğer ürünler için bu tam tersi …. Onlar ki atmosferdeki karbon oranına 'yoğun' olarak katkıda bulunuyorlar ..
aslında sevimli gibi duruyor biyoyakıt tanımı değil mi..?
ama BM Gıda ve Tarım Fonu …
‘Çevreyi koruduğu iddia edilen biyoyakıtın, temiz enerji kaynağı olmadığı, sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltmadığı, havayı benzinden daha fazla kirletiyor.’
demekte…
...1900 yıllında Rudolf Diesel ilk diesel motorunu ve aynı anda biyoyakıtı kullanmış .. Rudolf bu teknolojinin yani biyoyakıtın pahalı olduğunu ön görerek petrol türevli bir ürünle motorunu revize ederek insanlığın hizmetine sunmuş... malumunuz kolay ve etkili bir güce ihtiyaç duyuyoruz insan olarak…
Bunun için aslında ölümün ve leşin bir adı olan … bin yıllar önce yer altına hapsedilmiş karbon pisliğini/yığınını …yani petrolü kullanıyoruz genelde…
Okuyupda garipsemeyin efendim… petrol bildiğiniz gibi bitki ve hayvan leşleri…. Ve bunlar için, dünya bir birini yiyor… siyah renkili olmasıda ne kadar manidar aslında…
Biyoyakıta dönersek ülkemizde arzın yurt içi kaynaklı sağlanması adına 1934 yılında Atatürk'ün ön görüsü ile biyoyakıtın ilk kez üniversitlerde denendiğiini görmekteyiz... ama hayata geçirilememiş...sebep?...
.
elbette ekonomik ...
son yıllarda artık bunu bir alternatif olarak gören insanoğlu özellikle geçtiğimiz bir-iki yıl içerisinde petrol fiyatlarındaki artış sebebiyle biyoyakıt yönelenmiş durumda (durumdaydı)....
çok geçmeden biyoyakıtında kendi içinde handikapları olduğu pat diye açığa çıktı elbet…
’’ gıda fiyatlarındaki artışın tektikleyicisi olmak ‘’ en büyük handikabı.. bu konuyu daha açmaya gerek yok sanırım ...
Aslında hepimizin benimsediği ve kullandığı... kapitalist sistemin insancıl olamayan yönlerine daha çok şahitlik etmeye başlıyoruz... ama bu rejim meselesi değildir elbet.... zaten şahsen hiç umursamıyorum bunu.... aslolan bireye ..bize... ve en nihayetinde dünyaya yararı olacak fikirler....
Bizler bir gün petrolü tamamen tüketip…
insanların bir avuç buğdayla yaşamını sürdürdüğü coğrafyalardan kısarak ...dünya topraklarını hergün bir çoğu gereksiz yere ordan oraya hareket eden arabaların taşınması için kullanacağız belkide ...
ortalama 1000 kg olan bir araç içerisinde seyahat eden bir insan kaç kiloluk yer kaplar ki..60kg ..70 kg ...100 kg ???.... ve görüyoruz ki bir kişinin bir yerden bir yere nakli ..sadece bir insan yükü kadarlık mesele değildir....
açlıkla boğuşan dünyamızda
yeni bir soru ...''bir araba kilometrede kaç kilo buğday yakar :S...!?!!...''

‘Bir otomobilin deposunu doldurmak için gereken 45-50 litre etanolü üretmek için 300 kg civarında mısır kullanılıyor. Oysa bu miktardaki mısır, bir kişinin bir yıl boyunca alması gereken kaloriyi karşılıyor. Yani bir kişinin bir yıllık temel gıda ihtiyacı, birkaç günlük yakıtta harcanıyor.’ (BM Raporu)
Aslında buğday örneğini özellikle seçtim şu sıralarda biyoyakıt için buğday kısmen kullanılıyor …ama daha çok ..şeker kamışı... mısır.. keten... soya fasulyesi ..hurma... kullanılmakta... tabi ki bunlarda buğday kadar önceliği olmasada besin maddelerimiz içerisindeler
biyoyakıt için konuşulan/konuşulmuş olan
''kabus mu?...mucize mi?'' başlığı çokdan rafa kalktı ..yani en azından şimdilik.... bunun sebebi yine geçen sene 140 dolar sevilerine kadar çıkmış olan ve şimdilerde 50 dolar civarlarına düşmüş olan ham petrol varil fiyatlarıdır.. :S... hala çok yüksek olması ve ya bedava olması arasında pek bir fark yok ... çünkü insanoğlu olarak tamamen bağlanmış bir durumdayız... petrol ya da yakıta (biyoyakıta) bir diğer değişle yine karşımıza çıkacak bu sorunlar …..
biyoyakıt için konuşulanlar çarpıcı ....
tahıl fiyatarını ... dolayısıyla enfelasyonu yukarı doğru çektiğini görüyoruz….
Dünyadan, bu nüfus artışının karınlarını doyuran tarlaları ...ve ayrıca genelde hiç uğruna ordan oraya giden araçların 'karnını doyurmak için ' yeni tarlalar isitiyoruz...
araçalarımız için restoranlar (yakıt istasyonları) yapıyoruz...
dünya bunu vermeye hazır ...!!
dünya yaşayan bir organizmadır ki... bir çözüm sunacaktır ....
ama biliyorum ki ... karşılığında bişey alacaktır...
benim saksılarda çiçeklerim var efendim… … su vermeyince açmıyorlar… kuruyorlar… dünyanın da bizden bişey almadan bişey vereceğini sanmıyorum artık…
'Geleceğe Dönüş 2' filminde hatırlarsınız … profesör, aracın içine bir iki tane organik ürün atarak aracı havalandıra biliyordu... ama insanlık şu an bundan çok uzakta... .
ve biz aç insanların ekmeğini çalarak ... araçalarımızın depomuza koyama başladık...
gerçekte …elimizdeki lokmayı Afrikalı bir çocuğun midesine mi… yoksa bir aracın deposuna mı atmalıyız?…elbette bu ikisi aynı kutsallıkda olmadığını insanoğlu biliyor....
dünya bi yere gidiyor...
biz büyüyoruz ve dünya kirleniyor.. efendim...
Ayrıca çağımız da bilim insanları ... ''iklim değişiklikleri nedeniyle insanların öldüğüne şahitlik edecek nesil yine bizim neslimizidir'' gibi çok ciddi bir gerçeği yüzüme söylemekte...
….
Bunları yazdım çünkü….
Çevremizde genç arkadaşlarımız… bebek sahibi olmaya hazırlanan annelerimiz ya da evlenmeye hazırlananlarımız var … belki biz ‘paçayı’ kurtaracaz …. Dalından erik yiyip ..buz gibi derelerde ayaklarımızı yıkıyacağımız yıllarımız olacak … ama bizim çocuklarımız sanırım çok şeyi hiç göremiş olacak…
---Bak evladım bu belgeselde izlediğimiz …. beyaz aslan … bu da kutup ayısı… bizim zamanımızda nesilleri tükenmemişti… ???’
---aaaa!! ne güzelmiş bunlar... ne şanslısınız baba..

Aslında biraz komik
bişey geliyor aklıma …1900 yılına dönsek tüm dünya liderlerine 2010
yılı sorunlarını anlatsak ..hatta videolar götürsek, izletsek… ne
yaparlardı acaba..
Ne işe yarıyacağını bilmediğimiz (en azından benim bilmediğim) Kyoto
Protokolü’nü daha önce yazıpda ..ABD imzayı ilk koyan olur muydu ?!…
niyeyse buna inanmıuyorum.:S... buna inanmıyorsam... demek ki samimi değiliz ve demek ki şimdide bu samimiyetten yoksunuz...Bugünlerde böyleyim ben …

bahar geldi… ve ben bir daha gelmiyecek diye…
evlendiğimde , eşimle piknik yapacağım çimenler bulamayacağım diye….
çocuğuma yıldızları gösteremiyeceğim diye…
torunlarımıza ve diğer insanlara Mahşer Günü hesap veremeyeğiz diye….
Tedirginim….. belkide bencilce kendim için tedirginim..
İşte hepsi bu…. :S

5 yorum:

cesetizleri dedi ki...

anne olmayı bu yüzden istemiyorum işte ama kimseye anlatamıyorum

ıvır zıvır... dedi ki...

cesetizleri....
sende haklısın ...ne diyim bilemedim.. :S...

Aslı dedi ki...

Biz sadece tüketmeyi biliyoruz ve ancak sorun çıkıp, işler tehlikeye girdiğinde aman hadi birşeyler yapalım diyoruz.
İyi şeyler de yapıyoruz ama onlardan çok maalesef elimizi sürdüğümüz yeri, açgözlülükle bitiriyoruz.

Fıkra Sevenlere dedi ki...

Enerji ve Biyoyakıt konulu yazınızı göremiyorum.. Yoksa ben mi fransız?
Tabi bu arada mimlendiğinizide söylemeye geldim..
İyi akşamlar..

ıvır zıvır... dedi ki...

Aslı'dır....
yorumunuzu bir daha okudumda ...cidden bunu nasıl çözecek acaba insanoğlu hakkat merak ediyorum... :(